Hüzün Nöbeti

By 14:52

Bazı zamanlar canın hiçbir şey yapmak istemez. Tavana bomboş bakarak geçirmek istersin tüm günü. Konuşcak konu bulamazsın. Ne yemek yiyesin gelir Ne adım atasın. Bazen tahammül sınırın yerle yeksan olur.

Böyle umutsuz zamanları hiç sevmesemde, ruh halimdeki dalgalanmalar sürekli çekiyor beni karanlık tarafa.

Bazen hiç okula bile gidesim olmuyor. Bıraksalar tüm günü odamdan çıkmadan yatak ve yorganın içinde kendimle baş başa geçiresim gelir.

Böyle günlerde herkesten her şeyden uzaklaşıp gidesim geliyor. Hani ıssız bir adaya düşsem yanıma üç şey bile almam.

Kendimi sorgularım, yaşamımı sorgularım, geleceğimi sorgularım ama asla şikayet etmem. Kimi zaman çok kaderci bir insan oluyorum.

Her insanın yaşadığı bu hüzün nöbetleri zamanında en güzel tedavinin yalnız kalmak olduğunu keşfettim. Ruhumun dinlenmesi için her şeyi kapattıp, dünyayla irtibatımı koparttığım zamanlar oluyor.

Ben böyle zamanlarda öğrendim; her ne kadar başını dayayacak omuz arasan da kendi omzundan başkasının yalan olduğunu.

Çünkü insan en güzel kendi içine ağlayabiliyor.
Ve insan en çok kendine üzülüyor.

Ne güzel demiş şair;

Ağlayabilirmiyim gönül müsadenle?
Şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi...
Günaha batan tüm kirliliğin ile ağlayabilir miyim?
Öylesine ama ölesiye...
Bu can çıkana kadar bedenden...
Nefsimin nefesi kesilene kadar...
Sol yanımın ateşi yükselene kadar.
Kendi omzumda kimseciklere yük olmadan;
Ağlayabilirmiyim?

Ve kimine göre yazmak terapiyken bana ayaklanma çağrısıdır.


ilginizi çeker :)

0 yorum